Sessizlik Tarafsızlık Değildir. Açlık Bir Savaş Silahı Haline Geldiğinde, Sessizlik Suç Ortaklığıdır.

Tarih, insanlık ve barbarlık arasındaki çizginin bıçak sırtı kadar inceldiği anları kaydeder. 20 Temmuz'da, Gazze'nin kuzeyinde bu çizgi aşıldı. O gün, onlarca savunmasız insan bir savaş meydanında ya da askeri bir siperde değil, bir parça ekmek için girilen kırılgan umut kuyruğunda katledildi. Raporlar, Zikim geçidi yakınlarında en az 93 kişinin öldürüldüğünü ve 150'den fazla kişinin yaralandığını doğruluyor. Bu, savaşın trajik bir olayı değil; dünyanın gözleri önünde işlenen bir suçun sahnesiydi. Ve buna karşı sessiz kalmak, suç ortaklığından başka bir şey değildir.

7/22/20254 min oku

ا

Sessizlik Tarafsızlık Değildir. Açlık Bir Savaş Silahı Haline Geldiğinde, Sessizlik Suç Ortaklığıdır.

Tarih, insanlık ve barbarlık arasındaki çizginin bıçak sırtı kadar inceldiği anları kaydeder. 20 Temmuz'da, Gazze'nin kuzeyinde bu çizgi aşıldı. O gün, onlarca savunmasız insan bir savaş meydanında ya da askeri bir siperde değil, bir parça ekmek için girilen kırılgan umut kuyruğunda katledildi. Raporlar, Zikim geçidi yakınlarında en az 93 kişinin öldürüldüğünü ve 150'den fazla kişinin yaralandığını doğruluyor. Bu, savaşın trajik bir olayı değil; dünyanın gözleri önünde işlenen bir suçun sahnesiydi. Ve buna karşı sessiz kalmak, suç ortaklığından başka bir şey değildir.

Bu metin bir iddianamedir. Bu katliamın faillerine ve bu tür vahşetlerin tekrarlanmasına zemin hazırlayan sessizliğe karşı bir iddianame. Burada, uluslararası hukukun temel ilkelerine dayanarak, Zikim geçidi olayının açık ve inkâr edilemez bir savaş suçu olduğunu kanıtlayacağız.

Suç Mahalli'nin Yeniden Kurgulanması

Bu suçun vahametini anlamak için olay mahallini yeniden kurgulamalıyız.
Mekan: Gazze'nin kuzeyi, Zikim geçidi yakınları.
Zaman: 20 Temmuz, yüzyılın en şiddetli açlık krizlerinden birinin ortası.
Kurbanlar: Birleşmiş Milletler koordinasyonundaki bir yardım konvoyundan gıda almak için toplanmış kadınlar, çocuklar ve yaşlılar da dahil olmak üzere siviller.
Silah: Savunmasız bir kalabalığın üzerine ateşlenen gerçek mermiler.

Görgü tanıklarının ve hastane raporlarının anlatımları, birbiriyle örtüşen ve tüyler ürpertici bir tablo sunuyor: İnsanlar un ve gıda malzemesi taşıyan kamyonları beklerken aniden doğrudan ateşe maruz kaldılar. Bu çaresiz ve aç kalabalıktan kaynaklanan herhangi bir silahlı tehdit olduğuna dair hiçbir rapor bulunmuyor. Burası bir askeri çatışma bölgesi değil; önceden belirlenmiş bir insani yardım koridoruydu. Bunlar rastgele ayrıntılar değil; sistematik bir suçun temel unsurlarını oluşturmaktadır.

Hukuki İddianame – Bu Neden Bir Savaş Suçudur?

Uluslararası savaş hukuku (jus in bello), özellikle de Cenevre Sözleşmeleri ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) temelini oluşturan Roma Statüsü'ne göre, Zikim geçidindeki saldırı, insancıl hukukun en az dört temel ilkesini açıkça ihlal etmektedir:

1. Ayrım Gözetme İlkesinin Mutlak İhlali:
Bu ilke, savaş hukukunun bel kemiğidir. Çatışmanın tarafları, her koşulda, askeri hedefler ile siviller arasında ayrım yapmakla yükümlüdür. Saldırı, sivil statüsü apaçık ortada olan ve çatışmalara hiçbir şekilde katılmayan bir topluluğu hedef almıştır. Aç çocuğu için ekmek kuyruğunda bekleyen bir anneyi vurmanın askeri gerekçesi ne olabilir? Hiçbir şey. Dolayısıyla bu saldırı, Roma Statüsü'nün 8. Maddesi uyarınca bir savaş suçu olan sivillerin kasten hedef alınmasının tam bir örneğidir.

2. Açlığın Silah Olarak Kullanılması:
Sistematik saldırılar gıdaya erişimi engellediğinde ve yardım kuyrukları ölüm tarlalarına dönüştüğünde, "açlık" savaşın trajik bir sonucu olmaktan çıkıp bir "silah" haline gelir. Roma Statüsü, "sivillerin hayatta kalmaları için vazgeçilmez olan nesnelerden mahrum bırakılarak bir savaş yöntemi olarak kasıtlı bir şekilde aç bırakılmasını" açıkça bir savaş suçu olarak tanımlamaktadır. Zikim katliamı, tam da bu ölümcül stratejinin bir parçasıdır. Bu saldırı net bir mesaj vermektedir: Hayatta kalma çabası dahi ölümle cezalandırılacaktır.

3. İnsani Yardım Operasyonuna Saldırı:
Bu saldırı sadece sivillerin canını almakla kalmadı, aynı zamanda insani yardım operasyonlarının kalbini hedef aldı. BM koordinasyonundaki bir güzergâhta yardım bekleyen insanları hedef almak, insani faaliyetlerin tarafsızlığına ve dokunulmazlığına yönelik doğrudan bir saldırıdır. Bu eylem, yardım çalışanlarını korkutur, yardım koridorlarını güvensiz hale getirir ve Gazze ablukasını fiilen daha da ölümcül kılar.

4. Orantılılık İlkesinin İhlali:
Bölgede bir tehdit olduğu varsayılsa bile (ki buna dair hiçbir kanıt yoktur), orantılılık ilkesi, sivillere verilecek zararın, saldırıdan beklenen somut ve doğrudan askeri avantaja kıyasla aşırı olmamasını gerektirir. 93 aç insanı katletmekten ne gibi bir askeri avantaj elde edilebilir? Bu eylem sadece orantısız değil, aynı zamanda her türlü askeri mantıktan yoksun ve suç kastıyla doludur.

Sessizlik Suç Ortaklığıdır

Zikim trajedisi bir boşlukta meydana gelmedi. Bu olay, uzun bir cezasızlık zincirinin en son halkasıdır. Filistinlilerin un ve gıda kuyruklarında öldürülmesi ilk kez olmuyor. Dünya her defasında etkisiz kınama açıklamalarıyla yetindiğinde ve hiçbir etkili hesap verme mekanizması devreye sokulmadığında, bir sonraki vahşet için yeşil ışık yakılmıştır.

Bu örüntü karşısındaki sessizlik, tarafsızlık değildir. Bu sessizlik, bazı insan hayatlarının diğerlerinden daha az değerli olduğu şeklindeki insanlık dışı mantığın kabulü anlamına gelir. Bu sessizlik, uluslararası hukuku gayrimeşru kılar ve insan hakları ihlalcilerine, cezalandırılma korkusu olmadan suçlarına devam edebilecekleri güvencesini verir. Bir yemek kuyruğu bir savaş alanı kadar tehlikeli hale geldiğinde, bu, insan haklarını korumaya yönelik küresel yapıların çöktüğü anlamına gelir ve bu çöküş, kolektif bir sorumluluk taşır.

Kınamadan Yargılamaya

Artık uluslararası toplumun kelimelerin ötesine geçip eyleme geçme zamanı gelmiştir:

  • Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM): UCM Savcısı, bu savaş suçu hakkında derhal bağımsız bir soruşturma başlatmalı ve saha komutanlarından emri veren siyasi liderlere kadar sorumlular hakkında tutuklama kararı çıkarmalıdır.

  • Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK): BMGK, korumalı ve kalıcı insani yardım koridorları oluşturmak için bağlayıcı bir karar almalı ve bunların uygulanmasını sağlamak için uluslararası gözlemciler görevlendirmelidir.

  • Ulusal Hükümetler: Devletler, "evrensel yargı yetkisi" ilkesini işleterek bu suçların faillerini kendi iç mahkemelerinde yargılamalıdır.

Zikim geçidinde kaybedilen hayatlar, savaş tarihinin istatistiklerinden ibaret değildir. Onlar, açlığın silaha dönüştüğü ve sessizliğin suç ortaklığı haline geldiği çağımızın ahlaki ve hukuki çöküşünün derinliğinin bir kanıtıdır. Bu isimler, tarihe bir trajedinin kurbanları olarak değil, dünyanın sessiz kaldığı bir suçun kanıtı olarak geçmelidir.