Norman Finkelstein'ın İsrail Politikaları ve Anlatılarına Dair Çok Yönlü Eleştirisi

Yahudi-Amerikalı siyaset bilimci ve yazar Norman Finkelstein, İsrail hükümet politikalarının ve bu politikalara temel teşkil eden tarihsel anlatıların önemli ve çoğu zaman tartışmalı bir eleştirmeni olarak kendini kabul ettirmiştir. Akademik çalışmaları, temel olarak İsrail-Filistin çatışmasına dair geleneksel anlayışı mercek altına alır ve kendi tanımlamasıyla, başta Holokost olmak üzere Yahudi acılarının siyasi amaçlar uğruna sömürülmesini sorgular. Bu analiz, Finkelstein'ın eleştirisinin temel savlarını ele alacak; tarihsel kayıtları yeniden değerlendirmesine, provokatif "Holokost Endüstrisi" tezine ve bunun İsrail'in uluslararası konumuna ve Amerikan Yahudi toplumunun bakış açılarına olan etkilerine dair değerlendirmesine odaklanacaktır.

5/8/20244 min oku

Norman Finkelstein'ın İsrail Politikaları ve Anlatılarına Yönelik Çok Yönlü Eleştirisi

Yahudi-Amerikalı siyaset bilimci ve yazar Norman Finkelstein, İsrail hükümet politikalarının ve bu politikaların temelini oluşturan tarihsel anlatıların önemli ve sıkça tartışma yaratan bir eleştirmeni olarak kendini kabul ettirmiştir. Akademik çalışmaları temel olarak İsrail-Filistin çatışmasına dair geleneksel anlayışı mercek altına alır ve Yahudi halkının çektiği acıların, özellikle de Holokost'un siyasi amaçlar uğruna istismar edilmesi olarak tanımladığı duruma meydan okur. Bu analiz, Finkelstein'ın eleştirisinin temel ilkelerini, tarihsel kayıtları yeniden değerlendirmesini, "Holokost endüstrisi" üzerine kışkırtıcı tezini ve bunun İsrail'in uluslararası konumu ile Amerikan Yahudilerinin bakış açıları üzerindeki etkisini inceleyecektir.

I. İsrail-Filistin Çatışmasının Tarihsel Anlatılarını Yeniden Değerlendirme

Finkelstein'ın akademik çalışmalarının temel bir yönü, İsrail-Filistin çatışmasına dair yerleşik tarihsel anlatıların titiz bir şekilde yeniden incelenmesini içerir. Bu durum, en belirgin şekilde doktora tezinde ifade edilmiş ve daha sonra İsrail-Filistin Çatışmasında Görüntü ve Gerçeklik (Image and Reality of the Israel-Palestine Conflict) adıyla kitap olarak yayımlanmıştır. Bu eserinde Finkelstein, egemen anlatıları inceleyerek bu anlatıların Filistinlilerin yaşadığı tarihsel gerçeklikleri sıklıkla belirsizleştirdiğini veya çarpıttığını ileri sürer. Bu eleştirel yaklaşımın kilit bir örneği, Joan Peters'ın Ezelden Beri (From Time Immemorial) adlı eserini kapsamlı bir şekilde çürütmesidir. Finkelstein, Peters'ın Filistin'in Siyonist yerleşimlerden önce büyük ölçüde boş olduğu ve çoğu Filistinlinin yakın zamanda bölgeye gelmiş göçmenler olduğu yönündeki iddiasını titizlikle parçalarına ayırır ve eserini "büyük bir aldatmaca" ve Filistinlilerin toprak üzerindeki hak iddialarını gayrimeşru kılmayı amaçlayan önemli bir tarihsel sahtekarlık olarak nitelendirir.

II. "Holokost Endüstrisi": Yahudi Acılarının İstismarı

Finkelstein'ın belki de en çok tanınan ve tartışmalı argümanı, 2000 yılında yayımlanan Holokost Endüstrisi: Yahudi Acılarının İstismarı Üzerine Düşünceler (The Holocaust Industry: Reflections on the Exploitation of Jewish Suffering) adlı kitabında detaylandırdığı "Holokost endüstrisi" teorisidir. Finkelstein, başta Amerika Birleşik Devletleri'ndeki olmak üzere bazı etkili Yahudi örgütlerinin, Nazi Holokost'unun anısını siyasi ve mali çıkar sağlamak amacıyla sistematik olarak istismar ettiğini öne sürer. Finkelstein'a göre bu istismar, etik sonuçları ne olursa olsun İsrail devlet politikalarına desteği güçlendirmeye ve İsrail'e yönelik eleştirileri saptırmaya hizmet etmektedir. Bu araçsallaştırmanın sadece Yahudi toplumunun belirli kesimlerinde bir "kültürel yozlaşmaya" yol açmakla kalmadığını, aynı zamanda tarihsel gerçeklerin çarpıtılmasına neden olarak eşsiz bir insanlık trajedisini bir "ideolojik silaha" dönüştürdüğünü savunur. Finkelstein, bu eleştirisini, Holokost'un bu şekilde ideolojik olarak kullanılmasına katkıda bulunmakla suçladığı Elie Wiesel gibi önde gelen isimlere de yöneltir.

III. Mağduriyet Anlatısı, İsrail'in Meşruiyeti ve Eleştirilerin Bastırılması

Finkelstein, "Holokost endüstrisi" tezini temel alarak, İsrail devletinin bizzat uluslararası meşruiyetini korumak ve eleştirileri etkisiz hale getirmek için Holokost anısını ve daha geniş bir mağduriyet anlatısını stratejik olarak kullandığını iddia eder. Ona göre İsrail, geçmişteki Yahudi acılarına sürekli atıfta bulunarak kendini ebedi bir mağdur olarak konumlandırmaya çalışmakta, böylece insan hakları siciline veya militarist politikalarına yönelik eleştirilerin duyarsız ve hatta antisemitik olarak algılanmasını sağlamaktadır. Finkelstein'ın görüşüne göre bu anlatı, İsrail'i hesap verebilirlikten korumakta ve uluslararası sahnede eylemlerinin açık ve eleştirel bir şekilde tartışılma alanını daraltmaktadır.

IV. Amerikan Yahudileri Arasında Değişen Tutumlar

Finkelstein'ın yorumlarında dikkat çeken bir diğer gözlem, Amerikan Yahudilerinin İsrail'e karşı tutumlarında algılanan değişimdir. Bu diaspora topluluğu içinde İsrail'e yönelik geleneksel ve genellikle sorgusuz sualsiz desteğin azaldığını öne sürmektedir. Metnin bağlamı, Finkelstein'ın bu değişime atfettiği nedenleri tam olarak açıklamasa da, bu durumun onun genel eleştirisiyle örtüştüğü çıkarılabilir: İsrail'in eylemlerinin giderek daha görünür hale gelmesi ve bazı Amerikan Yahudilerinin, Holokost anısının manipülatif olarak kullanıldığı algısından duyduğu rahatsızlık, İsrail politikalarına karşı daha eleştirel bir duruşa katkıda bulunuyor olabilir.

V. Sonuç: Geleneksel Anlayışlara Karşı Sürekli Bir Meydan Okuma

Özetle, Norman Finkelstein’ın çalışmaları, resmi İsrail anlatılarına ve tarihsel Yahudi acılarının anılma ve kullanılma biçimine karşı sürekli ve derinlemesine eleştirel bir meydan okuma sunmaktadır. Tarihsel yeniden değerlendirmeleri, "Holokost endüstrisi" üzerine kışkırtıcı analizi ve İsrail'in kendini temsil etme biçimini incelemesi aracılığıyla Finkelstein, İsrail-Filistin çatışması ve Holokost'un mirası etrafındaki söylemi yeniden çerçevelemeye çalışır. Argümanları, tarihin günümüz siyasi mücadelelerinde nasıl yazıldığı ve kullanıldığı konusunda bir yeniden değerlendirmeyi zorunlu kılarak, onu bu tartışmalarda kutuplaştırıcı olsa da önemli bir ses olarak konumlandırmaktadır.